0 534 222 25 31
·
[email protected]
·
Pzt - Cum 09:00-18:30 / Cmt 10:00-16:30
Bursa, Avukat
evlilik birliginin sarsilmasi

Evlilik Birliğinin Sarsılması Şartları; Ülkemizde ve Bursa’da avukatlık hizmeti verdiğimiz dosyalarda gerçekleşen boşanmaların yüzde itibariyle çok büyük bir çoğunluğu halk dilinde ‘’şiddetli geçimsizlik’’ hukuk dilinde ‘’ evlilik birliğinin sarsılması’’ sebebine dayanmaktadır.
( M.K.166) Her ailede olabilecek küçük tartışmalar, dargınlıklar ve kırgınlıklar evlilik birliğinin sarsılması anlamına gelmemektedir. Evlilik birliğinin sarsılması nedir? Şartları nelerdir incelersek;
Evlilik birliğinin sarsılması nedir? Şartları nelerdir
Bursa Avukat Özge Ata

Evlilik birliğinin sarsılması nedir? Şartları nelerdir?

1) ŞARTLARI


Evlilik birliğini TEMELİNDEN sarsılması olması ve Ortak Hayatın çekilmez hale gelmiş olması gerekmektedir. Bu iki şart birlikte bulunduğunda evlilik birliğinin sarsıldığı kabul edilir.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması demek eşler arasında oldukça ciddi ve şiddetli bir anlaşmazlık bulunması anlamına gelmektedir. Ortak hayatın çekilmez hale gelmesi ise sübjektif bir şarttır. Kişiden kişiye göre değişmektedir. Hakimin burada takdir yetkisi oldukça fazla olup dikkatli bir şekilde bu durumu çözmesi gerekmektedir. Keza eşler arasında biri için çekilmez olan bir durum diğeri için aynı değer yargısına sahip olmayacaktır. Bu karar verilirken hakim tarafından boşanma davasında kişinin mizacı, öğrenim durumu, kültürel hayatı, sosyal konumu ve yetişme tarzı göz önünde bulundurulur.

2-) KUSUR DURUMU


Davacının kusuru daha ağır ise davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır.(M.K166/2) Eşlerden her biri kusurlu olsa dahi boşanma davası açabilecektir. Eşlerden her ikisi de kusurlu olsa veya her ikisinin de kusuru bulunması dahi boşanma davası açabilmektedir. Davacının davalıdan daha kusurlu olduğu ispat edilirse davanın reddedilmesi gerekir.

Kumar Bağımlılığı Sebebiyle Evlilik Birliğinin Yükümlülüklerini İhmal

Kumar bağımlılığı sebebiyle evlilik birliğinin yükümlülüklerini ihmal eden kişilere karşı açılacak boşanma davasında eşin tam kusurlu olduğu kabul edilir. Nitekim Yargıtay İçtihatlarında da kumar oynayarak evlilik birliğinin yükümlülüklerini ihmal etmenin boşanma sebebi olduğu ve eşin tam kusurlu olduğu belirtilmektedir!

” Toplanan delillerle davalı erkeğin kumar alışkanlığının bulunduğu , kumar alışkanlığı sebebiyle birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı ava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde reddi doğru görülmemiştir. ” (YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ 25.06.2019 Tarih, 2018/3192 ESAS. 2019/7665 K.)

” Toplanan delillerden davalı erkeğin iddia ve kumar sebebiyle borçlandığı, faturaları ödeyemediği böylelikle birlik görevini ihmal ettiği ve ekonomik yönden aileyi zorluğa düşürdüğü, buna karşın davacı kadının eşine karşı sarf ettiği hakaret içerikli sözlerin tepki niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Kadının bu davranışı kusur olarak olarak yüklenemeyeceği gibi kadının başkaca kusurlu davranışı da kanıtlanamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkek tam kusurludur. ”

Eşe Hakaret, Ailesi ile Görüşmemek, Eşin Ailesine Hakaret

Evlilik birliği içinde eşine sürekli hakaret etmek ve eşin ailesiyle görüşmemek, eşin ailesine karşı hakaretlerde bulunmak boşanma davasında kişiyi kusurlu gösterecektir. Boşanma davasından kaynaklı maddi manevi tazminat hakkı doğabilmesi için eşlerden birinin diğerine göre ağır kusurlu olması gerekmektedir. Eşit kusur olması durumunda taraflar lehine maddi ve manevi tazminat hükmedilmeyecektir. Yargıtay kararları bu yöndedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/7571 E. , 2013/30580
“…Mahkemece, davacı-davalı koca daha ziyade kusurlu kabul edilerek boşanmaya karar verilmiş ise de, toplanan delillerden; davalı-davacı kadının, eşine sürekli olarak hakaret ettiği, ailesi ile görüşmesini istemediği, buna karşılık davacı-davalı kocanın da kumar oynadığı ve çıkan tartışmada “…bana laf yetiştirme sana bir vurursam camdan dışarı çıkarsın” dediği müşterek konutu terk ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle iken; mahkemece davacı- davalı kocanın ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur tespitine bağlı olarak da eşit kusurlu kadın yararına maddi ve manevi tazminata (TMK md. 174/1,2) hükmedilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir…”

Yargıtay,2. Hukuk Dairesi 2013/24293 E. , 2013/30445 K.
“…Toplanan delillerden; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda; davalı kadının eşine sopayla saldırıp, tehdit ettiği, davacı kocanın da birlik görevlerini yapmadığı, kumar ve şans oyunlarına para harcayarak eve haciz gelmesine sebep olduğu, alkol alıp eşine hakaret ettiği; olaylarda iki tarafın da kusurlu olduğu, birinin kusurunun diğerinden üstün tutulamayacağı, bu halde taraflar eşit kusurlu iken davacı kocanın daha ziyade kusurlu olduğunun tespiti doğru değildir. Ne var ki, bu yön ilk incelemede gözden kaçırıldığından, davacı kocanın kusur belirlemesine yönelik karar düzeltme isteğinin kabulü ile, Dairemizin 24.06.2013 gün 2013/6097-17636 sayılı bozma kararının davacı kocanın daha ziyade kusurlu olduğuna ilişkin bölümünün kaldırılmasına; tarafların eşit kusurlu olduğunun tespiti ile hükmün değişik gerekçeyle bozulmasına karar vermek gerekmiştir… “

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/6335 E. , 2014/8205 K.
“…Mahkemece, davalı-davacı (koca)’nın daha ağır, davacı-davalı (kadın)’ın ise az kusurlu olduğu belirtilerek her iki tarafın davasının kabulü suretiyle boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden mahkemenin de kabulünde olduğu gibi, davalı-davacı (koca)’nın devamlı kumar oynayıp borçlandığı, birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini başkalarıyla birlikte olmakla itham ettiği, buna karşılık davacı-davalı (kadın)’ın da, kayınvalide ve kayınbiraderine “niye geldiniz köpekler” şeklinde hakaret ettiği, eşine “pezevenk” dediği, sürekli olarak “köpek” şeklinde hitap ettiği ve evden kovduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyleyken mahkemece kocanın ağır, kadının az kusurlu kabul edilmesi doğru değil ise de her iki tarafında boşanma davasının kabulü doğru olduğundan tarafların karşılıklı boşanma davalarına yönelik temyiz itirazlarının reddi ile hükmün boşanmaya ilişkin bölümlerinin gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmasına karar verilmesi gerekmiş (HUMK md. 438/son), bu sebeple davacı-davalı (kadın)’ın bu yön ve diğer yönlere ilişkin tüm temyiz itirazları yerinde görülmediği gibi, kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Eşler Arasında Hukuki Delil

Müşterek konutta birlikte yaşayan eşler arasında kilitli olmayan yerden zorla elde edilmeyecek bir delil elde edilmişse bunlar hukuka uygun delil olup mahkemeye sunulabilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2002/2-617 E. 2002/648 K. sayılı Kararı şu şekildedir:

“…Somut olayda, tarafların birlikte yaşadığı evde evi terk ettikten sonra kilitli olmayan yerden elde edilip mahkemeye sunulan zor ve tehdit ile ele geçirildiği savunulmayan ve davalı tarafından tutulduğu tartışmasız olan…

Aynı evde yaşayan kadın, kocanın bu delilleri ele geçirilebileceğini bilebilecek durumdadır. Kocanın yatak odasındaki bir dolabın içinde ya da yatağın altında kadın tarafından saklanan bir not defterini ele geçirmesi, bu mekanın eşlerin müşterek yaşamlarını sürdürdüklerini bir yer olduğundan kadının gizli mekan kabul edilemez. Hiç kimse evindeki bir mekânda bulduğu bir delili hukuka aykırı yollardan ele geçirmiş sayılamaz.”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2002 yılında verdiği bir kararla, aynı çatı altında yaşayan eşlerin özel hayatlarının içiçe geçtiğini, özel alan sınırlarının muğlaklaştığını, bu nedenle eğer bir eş diğerinin günlük, mektup veya fotoğraflarını zorla veya tehditle ele geçirmeyip evde bulmuşsa, karşı tarafın özel alanına ilişkin dahi olsa, bunların boşanma davasında delil olarak kabul edileceğine karar vermiştir.

Kural olarak, eşin kişisel verileri, diğer eş tarafından boşanma davasında ispat vasıtası olarak kullanma amacıyla elde edilmiş ise KVKK m.5 II (e) kapsamına girmelidir. Bu nedenle eşlerden birisi diğer eşin açık rızası olmaksızın gerek ani gelişen olay kapsamında gerekse boşanma davasında ispat vasıtası olarak kullanmak amacıyla veriler elde edilmiş olsun, KVKK m.5 II (e) çerçevesinde delil hukuka aykırı addedilemeyecektir. KVKK m.5 II (e) belirtilenler çerçevesinde HMK m.189 II’nin dar yorumlanmasına neden olmaktadır; zira KVKK m.5 II (e) kapsamına giren durumlarda artık hukuka aykırılıktan değil, delilin KVKK m.5 II (e) kapsamında elde edildiği, Kanuna dayandığı ve bu şekilde hukuka uygun olduğu kabul edilebilir. Boşanma davalarında eşin kişisel verisi, diğer eşin rızası olmaksızın elde edilmişse dahi ispat vasıtası olarak kullanılmışsa, ispat hakkının korunması ve kullanılması amacıyla yapılan bu işleme faaliyetinin konusu, KVKK m.5 II (e) gereği hukuka aykırı delil olarak nitelendirilemeyecektir. Bu halde; KVKK m.5 II (e) ile hukuka uygun olarak tespit edilen delil, HMK m.189 II’ye göre hukuka aykırılığın kapsamı içerisinde değerlendirilmemelidir.

Sosyal Medya Kullanımı Boşanma Sebebi Mi?

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/19849 Esas, 2015/4186 Karar

Mahkemece, “davalıya yüklenebilecek ve davacı için boşanmayı haklı gösterecek herhangi bir kusurlu hareket kanıtlanamadığı” gerekçesiyle dava reddedilmiş, davalının internet ve facebook adlı sosyal paylaşım sitesine sıklıkla girmesi kusur olarak görülmemiş, bu durumun Almanya’da yaşayan kadın için normal olduğu yargısına varılmıştır.
Davalının hem mobil telefonundan hem de bilgisayardan sürekli olarak internete girdiği ve Facebook isimli sosyal paylaşım sitesini kullandığı, bu şekilde kuşku çeken tutum ve davranışlarda bulunduğu, son olarak da Almanya’ya döndükten iki gün sonra “Talat’tan ayrılacağını, boşanmak istediğini” söyleyerek evi terk ettiği yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinde eşler, birlikte yaşamak ve birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamakla yükümlüdürler. Davalının “eşinden boşanacağını” söyleyerek evi terk etmesi, birlikte yaşamaktan kaçınma ve zamanının çoğunu sosyal paylaşım sitesi ve internette geçirmesi, evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama konusundaki özen yükümlülüğüne (TMK.md.185/2) aykırı olup, diğer taraf için ortak hayatı çekilmez kılar. Gerçekleşen bu duruma göre, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.

Evlilikte Mahrem Sırları 3.Kişilere Anlatılması

Evlilikte Mahrem Sırları 3.Kişilere Anlatılması Evlilik Birliğini Temelinden Sarsar Ve Evlilik Birliğinin Devamına İmkan Vermeyecek Derecede Geçimsizlik Olduğunu Gösterir. Nitekim Yargıtay Görüşleri De Bu Doğrultudadır.

Y, 2. HD, 2020/6186 E.,2021/782 K.
“…davalı kadının da ortak çocuklara hakaret ettiği, eşinin ailesini istemediği ve aile sırlarını çevresi ile paylaştığı anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı erkek dava açmakta haklıdır.”

Eşinden Şiddet Görme ve Tazminat

Y. , 2. Hukuk Dairesi 2007/2175 E.,2007/15793 K.
“..Koca tarafından açılan boşanma davası (2003/395 Esas) davacının ağır kusurlu (dövme, bıçakla saldırma) olması nedeniyle reddedilmiş , temyiz edilmeksizin 4.1.2002 günü kesinleşmiştir. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (MK.Md,4 BK.md.42 ve 44 ) dikkate alınarak * davalı yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir…”

Eşinin İstememesine Rağmen Erkek Arkadaşlarını Eve Davet Etmesi

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 15.02.2018 Tarihli 2016/10936 Esas 2018/1949 Karar
“.. eşinin istememesine rağmen erkek arkadaşlarını eve davet ettiği ve eşine birden fazla fiziksel şiddet uyguladığının anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, ..”

Eşin Evi Terketmesi Kusuru

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/1167 E. 2020/2119 K.
Davacı-davalının ilk boşanma davasını açarak boşanma sebebi yaratma ve birlikte yaşamaktan kaçınma şeklinde gerçekleşen kusurlu davranışları davalı-davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmemektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesinde düzenlenen manevi tazminatın koşulları oluşmamıştır. O halde, davalı-davacı nın manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

İlgili yargıtay kararları da davalının evini terk ederek kusurlu olduğunu açıklar niteliktedir, boşanma davasının bu durumda kabulü gerekmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/3025 Esas ve 2020/6823 Karar sayılı kararında “Terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, ayrılık en az dört ay sürmüş ve bu durumun devam ediyor olması gerekir. Bu sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz (TMK m.164). Toplanan delillerden, davacı-davalı kadının 26.05.2016 tarihinde müşterek haneden ayrıldığı, ihtarın ise 27.09.2016 tarihinde, kanunda öngörülen (TMK m.164/1) dört aylık süre dolduktan sonra istenildiği anlaşılmaktadır. Olayda bu şarta uyularak ihtar istenmiştir. Terk ihtarı davacı-davalı kadına 05.10.2016 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen kanunda öngörülen iki aylık süre dolmadan birleşen davanın 06.10.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan davalı-davacı erkeğin terke dayalı boşanma davasını kanunda öngörülen iki aylık süre dolmadan açtığı için reddi gerekirken, ihtarın samimi olmaması nedeniyle reddi doğru olmamıştır. Davalı-davacı erkeğin terke dayalı boşanma davasının reddi sonucu itibariyle doğru olduğundan, hükmün, kocanın boşanma davasının reddine yönelik gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmasına karar vermek gerekmiştir (HMK m. 370/2). ” denilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/1543 Esas ve 2020/2776 Karar sayılı kararında “ Taraflar karşılıklı boşanma davaları açmış, mahkemece tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek her iki davanın kabulüyle boşanmalarına karar verilmiştir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı karşı davacı erkek tarafından Kocaeli 2. Aile Mahkemesi’nin 2017/378 D. iş sayılı dosyası ile davacı karşı davalı kadına 13.07.2017 tarihinde terk ihtarı çekildiği, bu ihtar ile birlikte ihtardan önceki döneme ait davacı karşı davalı kadının kusurlarının davalı-karşı davacı erkek tarafından affedildiğinin, en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulü gerektiği, davacı-karşı davalı kadının ihtardan sonra gerçekleşen başkaca bir kusurunun varlığının da ispatlanamadığı, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davalı-karşı davacı erkeğin, davacı-karşı davalı kadına fiziki şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, kadını evden kovduğu ve ihtiyaçlarını karşılamadığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davalı-karşı davacı erkeğin boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekmekte olup mahkemece, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.” denilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/8660 Esas ve 2020/1922 Karar sayılı kararında “ İlk derece mahkemesi, kadının eşine, eşinin ailesine ve ortak çocuğa hakaret ettiğini ve sık sık tartışma çıkararak evi terk ettiğini; erkeğin de eşine fiziksel ve sözlü şiddet uygulayarak onu evden kovduğunu belirterek tarafların eşit kusurlu olduklarına hükmetmiştir. lk derece mahkemesi kararına karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesince; eşine, eşinin ailesine ve ortak çocuğa hakaret eden ve sık sık tartışma çıkararak evi terk eden kadın ile eşine fiziksel şiddet uygulayarak onu kovan erkeğin eşit kusurlu olduğundan bahisle; tarafların başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Tarafların bölge adliye mahkemesi tarafından kabul edilen ve gerçekleşen kusur durumlarına göre, davalı-karşı davacı erkek, davacı-karşı davalı kadına göre ağır kusurludur. Bu itibarla, bölge adliye mahkemesince tarafların eşit kusurlu olduğuna hükmedilmesi doğru bulunmamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen az kusurlu davacı-karşı davalı kadın yararına Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesi gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, bu taleplerinin reddi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir. ” denilmiştir.

Eşlerin Anlaşmalı Boşanması

Evlilik birliğini devam ettirme konusunda isteğini ve inancını kaybeden çiftler eğer boşanmak için sebep veya kusur bildirmek istemiyorsa şiddetli geçimsizlik olduğunu sebep göstererek bu olayların içeriğine girmeden boşanma davası açabilir. Bunun için belli şartlar gereklidir. Bu şartlar;

1-) Evlilik birliğinin en az bir yıl sürmüş olması gerekir.

2-) Eşlerin boşanmak üzere mahkemeye birlikte başvurması veya bir eşin açtığı davayı ötekinin kabul etmesi gerekir.

3-) Hâkimin tarafları bizzat dinlemesi

4-) Hâkimin tarafların boşanmanın mali sonuçlarına ve çocukların durumuna ilişkin düzenlemelerini uygun bulması gerekir.

Dört şartın sağlanması durumunda taraflar anlaşmalı şekilde kısa sürede boşanma davasını tamamlamış olacaktır. Davalarınızın takibini güvendiğiniz bir avukat aracılığı ile yapmanız maddi manevi zarara uğramanızın ve geri dönülmez yollara girmeden çözüm üretmenizde fayda sağlayacaktır. Sizleri hukuk büromuzda görmek isteriz.

Bursa boşanma avukatı Özge Ata

Leave a Reply